Kategoriler
Genel

Türk Hukuk Sisteminde Gemileri İhtiyati Haczi Ve Uygulaması

Av. Muhammet Enes Savaş
“İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapmaktadır. Ağırlıklı olarak Deniz Hukuku alanında çalışmaktadır.”

Türk hukukunda ihtiyati haciz, alacağa ilişkin takibin sonucunu güvence altına almak için kullanılan geçici bir hukuki himaye tedbiridir. Bilindiği üzere takipten önce veya sonra talep edilebilmektedir. İhtiyati haciz Deniz Hukuku’nda önemli bir yer teşkil etmektedir.

Deniz Hukuku kavramı içinde ihtiyati hacze bakacak olursak, bir deniz alacağının teminat altına alınması için mahkeme kararı ile (İstanbul’da yetkili bu mahkeme 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’dir) geminin alıkonulması, seferden men edilmek suretiyle icrasını da beraberinde getirmektedir.

Bu durum deniz alacaklarını çoğu zaman nihai sonuca götürebilmektedir. Bir araca ihtiyati haciz konulması şüphesiz malik nezdinde sorunlara yol açabilecekken, caydırıcılığı ve sonuca giden yolda etkisi tartışmaya açıktır. Fakat bir deniz alacağına istinaden yetkili mahkemeden alınan ihtiyati haczin, alacaklının talebinin icrasında etkisi tartışmasızdır.

Deniz alacağına ilişkin, yetkili mahkemeden alınan ihtiyati haciz kararı sonrası, icra dairesinden; Liman Başkanlığı’na, Gümrük Müdürlüğü’ne ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne geminin seferden men edildiğine dair yazı gönderilir. Alınan seferden men kararının Donatan/Armatör nezdinde etkisi büyüktür. Şöyle ki söz konusu gemi mevcut iş operasyonu içerisinde bir limandan başka bir limana seyrüsefer gerçekleştirmesi ya da daha anlaşılır bir ifade ile hareket etmesi, Liman Başkanlığı’nın iznine tabidir.

Seferden men kararı sonucu gemi planlanmış operasyonlarını gerçekleştiremeyeceğinden dolayı bu  durumun malik nezdinde büyük zararlara yol açması muhtemeldir.

Gemi üzerinde ihtiyati haciz konulabilmesi için öncelikle bir deniz alacağının mevcut olması gereklidir. Zira deniz hukukunda ihtiyati haciz ancak deniz alacakları için kurulabilmektedir. Bu deniz alacağını alacaklı taraf mahkemede ispat etmek durumundadır. Burada alacaklının yaklaşık ispatı mahkeme tarafından yeterli görülmektedir.

İhtiyati haciz kurumu, haksız olması halinde telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceği için kanun koyucu tarafından TTK m.1361/1’de teminat şartına bağlanmıştır. Bu teminat miktarı 10.000 SDR* olup 1 SDR bugün itibariyle 4,8645 TL’dir. Bu da yaklaşık olarak 50.000 TL’ye tekabül etmektedir.

Burada bir eleştiri getirecek olursak;
Bugün avcılık yapan bir trol teknesinin(balıkçı teknesi) bağlanması için 10.000 SDR gerekliyken, uluslararası denizlerde genel kargo taşımacılığı yapan 5.000 DWT** üstü gemilerde de 10.000 SDR geminin bağlanması için yeterli olmaktadır. Bu durum büyük gemiler açısında hakkaniyetle bağdaşmayan bir teminat miktarıdır. Günlük yakıt tüketimi 50.000 TL olan bir geminin, sadece 10.000 SDR’lik teminat ile tutulabilmesi Donatan/Armatör nezdinde büyük olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir.

TTK m.1363/2’de her ne kadar “karşı taraf teminatın miktarının artırılmasını isteyebilir.” dense de bu duruma uygulamada rastlanılmamaktadır.

Bu şartlarla beraber, TTK m.1355’in gerekçesinde de açıklandığı üzere, “uğraksız geçiş yapan gemiler hakkında herhangi bir mahkeme yargı yetkisini haiz olmadığı için ihtiyati haciz kararı da verilemeyecektir.” Uğraksız geçiş yapan gemiler Türk sularında 48 saatle sınırlı olmak üzere ihtiyati haciz tehdidi olmadan yükleme ve tahliye yapabilir, zorunlu ihtiyaçlarını giderebilir. Yani transit geçiş yapan gemi için bu süre içerisinde ihtiyati haciz kararı verilememekte, ihtiyati haciz kararının verilebilmesi için geminin 48 saati geçkin süreyle iç sularda kalması şartı aranmaktadır.(Bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E.2015/6332-K.2015/8589)

Türk hukukunda bu şart birçok mağduriyeti beraberinde getirmektedir. Özellikle İstanbul dışındaki mahkemeler ihtiyati haciz kararını vermek istememekte veya o sorumluluğun ağırlığından dolayı acele etmemektedir. Halbuki gemilerin ihtiyati haciz kararları, acele bir şekilde değerlendirilip sonuca bağlanması gereken kararlardır.

Örnek vermek gerekirse;
Türk sularında herhangi bir borcundan dolayı ihtiyati haciz tehlikesine maruz kalabileceğini düşünen Donatan/Armatör, cuma günü öğleden sonra Türk sularına giriş yapıyor, pazar günü itibariyle de tahliye ve yüklemesini tamamlayarak Türk sularından ayrılmış oluyor. Dolayısıyla da alınan ihtiyati haciz kararı bir kağıt parçası olarak kalıyor.

Bu sorun eğer bir geminin Türk sularına gelmesi kuvvetle muhtemelse, gemi Türk sularına girmeden 3 gün öncesinden alacaklıya başvuru hakkı tanınarak çözülebilir.

Geminin ihtiyati haciz sonrası serbest bırakılması TTK m.1371’de “Geminin maliki veya borçlu, geminin değerini geçmemek kaydıyla, deniz alacağının tamamı, faizi ve giderleri için teminat göstererek, ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir, takibe başlanılan hallerde bu yetki icra dairesindedir.” şeklinde belirtilmiştir. Bu, geminin ihtiyati haciz sonrası serbest kalması konusunda en sık karşılaşılan durumdur.

Sonuç olarak yukarıda da değinildiği gibi bir kısım aksaklıkları ve problemleri olsa da ihtiyati haciz, Deniz Hukuku’nda alacaklının menfaatinin temininde etkili bir tedbir türü olup, ihtiyati haciz kararı alınan çoğu durum yargıya taşınmadan tarafların edimlerini karşılıklı yerine getirmesiyle çözülmekte ve bu sayede yargının yükü hafiflemektedir.

*Special Drawing Rights: Özel Çekme Hakkı

**Deadweight Long Tons: Ölü Ağırlık/Detveyt. Bir geminin taşıyabileceği en çok ağırlık olup, ham yükün, yakıtın, suyun, kumanyanın, yolcu ve gemi adamlarının kendilerinin ve eşyalarının ağırlıklarının toplamını ifade eder (Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu İle 491 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun md. 2/g).

Bir Cevap YazınCevabı iptal et

Exit mobile version