Kategoriler
Genel

Emredici Hükümler İlkesinin (“Çelik Korse”) Yorumu

Yazar: M. Fatih CENGİL
“2013 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Cengil, şu an, Çukurova Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı’nda doktorasına devam etmektedir. ‘Ticari İşletmenin Devri‘ konusunda yüksek lisansını tamamlayan Cengil’in yakın zamanda Prof. Dr. Fatih Bilgili ile beraber yazdığı ‘Limited Şirket Genel Kurulunda Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu‘ başlıklı makalesi Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi’nin 2017 yılı 1. sayısında yayınlanmıştır. Ayrıca Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. 1, S. 2’de 2014 yılında neşrolunan ‘Tüketici Senedinin Nama Yazılı Olma Zorunluluğu’ başlıklı bir karar incelemesi de kaleme almıştır.”

Kanuni Düzenlemesi:

Anonim Şirketler Bakımından:

“2. Emredici hükümler
MADDE 340- (1) Esas sözleşme, bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak Kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir. Diğer kanunların, öngörülmesine izin verdiği tamamlayıcı esas sözleşme hükümleri o kanuna özgülenmiş olarak hüküm doğururlar.”

Limited Şirketler Bakımından:

“4. Emredici hükümler
MADDE 579- (1) Şirket sözleşmesi, bu Kanunun limited şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak kanunda buna açıkça cevaz verilmişse sapabilir. Diğer kanunların öngörülmesine izin verdiği tamamlayıcı nitelikteki şirket sözleşmesi hükümleri, o kanuna özgülenmiş olarak hüküm doğururlar.”

Hükme Dair Notlar:

1. Emredici hükümler ilkesine ilişkin hükümler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile birlikte, yeni ihdas edilmiştir. Hükümler, Alman POK 23 (5) paragrafından esinlenerek kaleme alınmıştır.

2. Emredici hükümler ilkesi, kanunda, anonim ve limited şirketler bakımından benzer şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 579’un gerekçesi için, TTK m. 340’ın gerekçesine atıf yapılmıştır.

3. Hükmün getiriliş amacı gerekçede şu şekilde ifade edilmiştir: “..Ancak hükmün, açıkça geçersiz olan, pay sahipleriyle alacaklıların haklarını zedeleyen veya sınırlayan düzenlemelerin esas sözleşmelere girmesine engel olduğu, bazı kurum ve kuruluşların şirketlere istedikleri esas sözleşme hükümlerini dayatmaları yolunu kapattığı, bu yararın da ülkemiz açısından küçümsenmeyecek derecede önem taşıdığı ve hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanmasında etkin bir rol oynayacağı; esas sözleşme hükümlerinin geçerliliğine ilişkin davaların sayısını azaltmak gibi bir yararı da beraberinde getirdiği dikkate alınması gereken noktalardan sadece bir kaçıdır. Anonim şirketler hukukunda bireysel pay sahipliği hakları ile azlık hakları öğretisinin bugün gittikçe sözleşme özgürlüğü ilkesini sınırlandırdığından şüphe edilemez.”

4. Hüküm, esas sözleşmenin düzenlenmesinde pay sahiplerinin iradelerine pek az yer bıraktığı, bütün esas sözleşmelerin bir örnek hale gelmesine sebep olacağı, emredici olmayan hükümlerin belirlenmesi tartışmasını yaratacağı, ticaret sicil müdürlüğüne geniş takdir yetkisi verilmiş olduğu gerekçeleriyle eleştirilmektedir (Gerekçe TTK m. 340). Gerçekten, hükmün ele alınış biçimi, sözleşme özgürlüğünü önemli bir biçimde sınırlandıracak niteliktedir. MOROĞLU’nun ifadesiyle, emredici hükümler ilkesi, sermaye şirketlerine “çelik korse” giydirmektedir. Şüphesiz ki, bu da, sermaye şirketlerinin gelişimini engelleyecektir.

5. Hükmün metni ile gerekçesinin düzenlenişi uyumsuzdur. Öyle ki, hükümde geçen “Kanunda buna açıkça izin verilmişse” ibaresine karşın, hükmün gerekçesinde “hükümdeki ‘kanunda açıkça izin verilmişse’ ibaresi, maddenin lafzından ‘sapabilme’ imkanının açıkça anlaşılmadığı durumlarda, amaca uygun düşen, metodoloji öğretisine aykırı olmayan, tatmin edici gerekçelere dayanan, sonuçları adil olan ve menfaatler dengesini gözeten bir yorumla “sapabilme”nin haklılık kazandığı varsayımları da kapsamaktadır” denilmektedir.

Kanunun lafzı ile gerekçesinin birbirine aykırı olduğu bu durumda nasıl bir yorum yolu izlenmelidir?

Kanun koyucunun sözcükleri seçerken ve kullanırken titiz davrandığı, bir karine olarak değerlendirilebilir. Bu karine, aksi ispat edilemeyecek nitelikte değildir. Ayrıca, kanunlarda “beyan hatası”na da rastlanabilir. Zira, beşer ürünü olan bir şeyde, hatanın bulunması, her zaman için olasıdır. Bu nedenledir ki, kanun koyucunun iradesinin, kullandığı terimlerden önce geldiği kabul edilir (HATEMİ, Hüseyin: Medeni Hukuk’a Giriş, 7. Bası, Vedat, İstanbul, 2013, s. 82, N. 16 vd). Bir diğer deyişle, kanun hükmünün özü, sözünden önce gelir. Şüphesiz ki, bir kanun hükmünün anlamı saptanırken, ilk hareket noktası hükmün sözüdür (OĞUZMAN, M. Kemal / BARLAS, Nami: Medeni Hukuk, Giriş Kaynaklar Temel Kavramlar, 21. Baskı, Vedat, İstanbul, 2015, s. 67, N. 237; Bahtiyar, 2017, s. 88). Buna karşın, hükmün sadece sözünün dikkate alınması suretiyle, hüküm, getiriliş amacına aykırı olarak yorumlanmamalıdır. Bu sebepledir ki, hükmün yorumu yapılırken, getiriliş amacı saptanmalıdır (Oğuzman / Barlas, 2015, s. 67, N. 237). Kanun koyucu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 1/f. 1’de “Kanun özüyle ve sözüyle değindiği bütün konularda uygulanır” demek suretiyle, hakime, kanun hükmünün sözünün, özüyle birlikte değerlendirilmesi görevi yükler (Oğuzman / Barlas, 2015, s. 70, N. 242) . Şayet, hükümde kullanılan ifadeler, hükmün “ratio legis”i karşısında yetersiz kalıyorsa, genişletici yoruma başvurulması gerekir (Hatemi, 2013, s. 84, N. 24). Bu bilgiler ışığında, sorumuzu yanıtlayalım. Kanun koyucu, gerekçede, kanun metnindeki “kanunda açıkça izin verilmişse” ibaresinin ne anlama geldiğini açıklamıştır. Bu ibare nedeniyle, hükmün düzenlenişi bakımından, akla gelen eleştiriye katılmakla birlikte, gerekçe, hükmün getiriliş amacını ortaya koymaktadır. Kanun koyucunun amacını saptadıktan sonra, bu amaca aykırı olarak hüküm, yorumlanmamalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, hükmün gerekçesi dikkate alınmadan yorumlanması halinde, şirketler hukukundaki ihtiyaçlara bigane kalınır. O halde, genişletici yorum ilkesine başvurarak, hükmün, gerekçesi doğrultusunda yumuşatılması elzemdir (Aynı yönde KARASU, Rauf: Anonim Şirketlerde Emredici Hükümler İlkesi, 2. Bası, Yetkin, Ankara, 2015, s. 50 vd; PULAŞLI, Hasan: Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 4. Baskı, Adalet, Ankara, 2016, s. 285, N. 22; BİLGİLİ, Fatih / DEMİRKAPI, Ertan: Şirketler Hukuku, Bursa, 2013, s. 233 vd; KORKUT, Ömer: Anonim Şirketlerde Genel Kurul Kararlarının Butlanı, Karahan, Adana, 2012, s. 91; ŞENER, Oruç Hami: Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, 3. Baskı, Seçkin, Ankara, 2017, s. 306. Aksi yönde BAHTİYAR, Mehmet: “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın Dili İle Bazı Hükümlerinin Değerlendirilmesi”, TBB Dergisi, S. 61, 2005, s. 70 vd). Ancak, hükümde geçen “açıkça” ifadesi nedeniyle, bu hususta yorum yapılırken, genel yorum kurallarına nazaran daha dikkatli olunması gerekir (Karasu, 2015, s. 51).

(Konunun şirket esas sözleşmesinde yeni oydan yoksunluk halleri düzenlenmesine ilişkin değerlendirilmesi için bkz. BİLGİLİ, Fatih / CENGİL, M. Fatih: “Limited Şirket Genel Kurulunda Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2017/1, s. 93, dpn. 140)

6. Emredici hükümler ilkesine ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. KARASU, Rauf: Anonim Şirketlerde Emredici Hükümler İlkesi, 2. Bası, Yetkin, Ankara, 2015.

Bir Cevap YazınCevabı iptal et

Exit mobile version