Esas Sayısı: 2016/140
Karar Sayısı: 2017/92
Karar Tarihi: 12.4.2017
Resmi Gazetede Yayın Tarihi: 25.5.2017
İnceleme: M. Beheşti Aydoğan
İlk Yayın Tarihi: 27.5.2017
6713 sayılı Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması Hakkında Kanunun genel gerekçesinde1 düzenlemenin AİHM’nin “kolluğun sebep olduğu insan hakları ihlalleri ile ilgili yetersiz bir denetim mekanizmasına sahip olduğu” eleştirisine binaen ve “kolluk hakkında yapılan şikayetlere ilişkin kayıt ve soruşturma sistemlerinin mevcut yasal altyapısının AB standartlarına ulaştırılması” amacıyla yapıldığı ifade edilmektedir.
3 Mayıs 2016 tarihli ve 6713 sayılı bu kanunun bazı kısımlarının Anayasanın 2. ve 90. Maddelerine aykırılığına binaen iptaline dair bir grup milletvekili tarafından Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmıştır. Bu kısımlar sırasıyla:
• 3. maddenin 1. fıkrasının 2. cümlesi2
• 3. maddenin 2. fıkrasının tamamı3
• 5. maddenin 10. fıkrasının tamamı4‘dır
Mahkeme 2 Ağustos 2016’da yaptığı ilk incelemede başvurucuların yürürlüğü durdurma talepleri hakkında esas inceleme sırasında karar verilmesine “oy birliği” ile karar vermiştir (par 1).
Tarafların iddiası kısaca Komisyonun İçişleri Bakanlığı bünyesinde olması dolayısıyla bağımsız olmadığı ve dolayısıyla da Anayasanın 2. ve 90. maddesi ile bağdaşmadığı şeklinde özetlenebilir. Mahkeme başvurucularının iddialarını “Komisyonun bağımsız olup olmadığı”, “Komisyonu kuran kanunun belirlilik ilkesine halel getirip getirmediği” ve “Kanunun kamu yararına aykırı amaçlar güdüp gütmediği” açısından değerlendirmiştir. Karar 12 Nisan 2017 Tarihinde alınmış 25 Mayıs 2017 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanmıştır.
1- Komisyonun Bağımsız Olmadığı İddiası
Başvurucular Komisyonun İçişleri Bakanlığı bünyesinde bulunmasının hiyerarşik ve kurumsal bağ kurduğunu dolayısıyla bağımsızlık ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir (par 3). Ayrıca Komisyonun mali özerkliğinin de olmadığına vurgu yapmışlar ve bu hususun da bağımsızlık ilkesine aykırılık teşkil ettiğini iddia etmişlerdir (par 3).
Mahkeme başvurucuların bu iddiasını değerlendirirken bağımsızlık ilkesini “organik” ve “fonksiyonel” olarak ikiye ayırmıştır (par 10). 6713 sayılı kanunun gerekçesinden5 hareketle Kanunun Komisyona organik olmasa da fonksiyonel olarak bağımsızlık tanıdığı sonucuna varan (par 10) Mahkeme Komisyonun icrai yetkisinin olmaması hasebiyle organik bağımsızlığının olması gerekmediğine hükmetmiştir (par 12). Buna göre “gözetim, izleme, standart belirleme, önerilerde bulunma ve koordinasyonu sağlama” gibi yetkiler verilen Komisyonun organik bir bağımsızlığa ya da özerkliğe ihtiyacı bulunmamaktadır (par 12). Fonksiyonel bağımsızlık ise komisyonun kendi görev/yetki alanı çerçevesinde “emir, talimat ve telkin almaksızın” hareket edebilmesi sağlanarak inşa edilmiştir (par 10). Mahkeme, İçişleri Bakanlığı Müsteşarının Komisyonda bulunuşunu ise zaten amacı kolluk hakkındaki şikâyet mekanizmasının işleyişini hızlandırmak olan Komisyonun daha etkin çalışabilmesini sağlamak olduğu gerekçesi üzerinden değerlendirmiş ve kolluk yetkililerinin Komisyonda olmamasının bağımsızlığı güçlendirdiği hususuna dikkat çekmiştir (par 10).
2- Belirlilik İlkesine Dair İddia
Başvurucular bağımsız bir yapıya sahip olmayan Komisyonun “etkin, adil ve yeterli bir kolluk şikâyet sistemi” teşkil etmediğini ve “nesnel ve objektif bir değerlendirme” yapamayacağı ifade etmişlerdir. Bu durumun bir keyfilik sonucu doğurduğunu iddia eden başvurucular, bunun belirlilik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir (par 3). Mahkeme bu istintacı belirlilik ilkesi ile alakalı bulmamıştır. Buna göre belirlilik ilkesi daha çok karar sürecinin nasıl işleyeceği ile ilgilidir. Komisyon’a “doğrudan” disiplin soruşturması yapma yetkisi verilmediği noktasından hareket eden Mahkeme, soruşturmanın halihazırda yürürlükte olan mevzuat ile öngörülen şekilde gerçekleşeceğine ve dolayısıyla da belirlilik ilkesine halel getirilmediğine kanaat getirmiştir (par 14). Ayrıca Mahkeme, Kanunun “Komisyonun teşkili, teşkilat içerisindeki yeri ve mali kaynağı” hususlarını tafsilatlı olarak tanzimi karşısında “disiplin soruşturması yapılmasını talep etme yetkisi olan” Komisyonun bu haliyle hukuki açıdan bir belirsizlik yarattığı sonucuna varılamayacağını ifade etmiştir (par 14).
3- Kamu Yararının Anayasal Denetimi Sorunu
Başvurucular beklenen kamu yararının düzenlemenin bu haliyle elde edilemeyeceğini iddia etmişlerdir (par 3). Mahkeme bu hususu Komisyonun bağımsızlığı üzerinden değerlendirmiştir. Buna göre kanun koyucu kanun çıkarırken “kamu yararını” gözeterek kanun çıkarmalıdır. Mahkemeye göre bu hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir (par 6). Daha önceki kararlarında kamu yararının mahiyetini değerlendirdiğini ifade eden Mahkeme kamu yararını özetle “şahsi amaçların dışında ve bu tip amaçların üzerinde yer alan toplumsal bir yarar” olarak tanımlamaktadır (par 6). Bu noktada Mahkemenin önüne denetimle ilgili bir engel çıkmaktadır. Mahkeme kamu yararının takdirinin kanun koyucuya ait olduğunu ve onun kamu yararı anlayışının değerlendirilmesinin kendi denetim yetkisi dışında olduğunu kabul eder (par 7). Ancak Mahkeme kanun koyucunun kamu yararı dışında “belli şahıs ve grupların” çıkarlarını gözetip gözetmediği hususunu denetleyebileceğini öne sürer (par 7). Mahkeme bu dava özelinde, Komisyonu kuran kanunun gerekçesinden hareketle böyle bir amacın güdülmediği sonucuna varmıştır (par 11).
4. 90. Maddeye Aykırılık İddiası
Başvurucuların bu madde ile somut durum arasında nasıl bir ilgi kurdukları net değildir. Ancak milletlerarası andlaşmaların bağımsız denetim şartı getirdiğini iddia etmelerinden hareketle kanun ile milletlerarası andlaşma arasında “çatışma” olduğunu iddia ettikleri düşünülebilir. Ancak bir çatışmanın olduğunun kabulü için 90. Madde “farklı hükümler içermesi” şartını aramaktadır. Ayrıca ilgili milletlerarası andlaşmanın “temel hak ve özgürlüklere ilişkin olması” gerekmektedir. Bu kabilden bir çatışmanın çıkması için kanunun bağımsızlık şartını ilkesel olarak reddetmiş olması gerekeceği söylenebilir.
Dolayısıyla her ne kadar bu nokta ile ilgili tafsilatlı bir değerlendirme yapmasa da Mahkemenin, direk bir alaka olmamasından hareketle 90. Maddeye aykırılık iddiası hakkında “alakasızlık kararı” verdiği söylenebilir.
5. Nihai Karar ve Yürürlüğün Durdurulması Talebi
Mahkeme bu üç hususa dair vardığı sonuçlardan hareketle Kanunun ilgili maddelerinin Anayasanın 2. maddesine aykırı olmadığı sonucuna varmış ve iptal talebini reddetmiştir (par 14-15). Mahkeme, Anayasanın Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma başlığını taşıyan 90. Maddesine aykırılık iddiasını ise alakasız bulmuştur (par 16).
Anayasaya aykırılık iddiasını esastan reddeden Mahkeme, bu kararına binaen yürürlüğün durdurulması talebini de reddetmiştir (par 17). Bu da Anayasaya aykırılık iddiasının reddinin doğal bir sonucudur.
Karar oybirliği ile alınmıştır.
- Erişim için: http://www2.tbmm.gov.tr/d24/1/1-0584.pdf ve https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss277.pdf
- Komisyon, İçişleri Bakanlığı bünyesinde sürekli kurul olarak görev yapar.
- Komisyon; Müsteşarın başkanlığında, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı, Kurul Başkanı, Bakanlık I. Hukuk Müşaviri, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü, üniversitelerin ceza ve ceza usul hukuku ana bilim dallarında görevli öğretim üyeleri arasından Bakanın teklif edeceği üç aday ile baro başkanı seçilme yeterliğine sahip serbest avukatlar arasından Adalet Bakanının teklif edeceği üç aday arasından Bakanlar Kurulunca seçilecek birer üyeden oluşur.
- Komisyonun faaliyetleri ve diğer ihtiyaçları ile yolluk giderleri için, her yıl İçişleri Bakanlığı bütçesine gerekli ödenek konulur.
- Bkz. 3. Maddenin gerekçesi. Erişim için: http://www2.tbmm.gov.tr/d24/1/1-0584.pdf ve https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss277.pdf