Kategoriler
Genel

Siyasal Suç Kavramı ve Fetullahçı Terör Örgütü Liderinin İadesi

Yazar: Enes ERSÖZ
İÜ SBE Kamu Hukuku Yüksek Lisans Öğrencisi
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi

Türkiye, yalnızca suçluların iadesini değil aynı zamanda şüpheli ve sanıkların iadesini de kapsayan bir kurum olan geri verme kurumu1 ile ilgili ilk andlaşmasını 1874 yılında ABD ile yapmıştır.
Cumhuriyet döneminin ilk andlaşması ise 1923 yılında yine ABD ile yapılmış ve 1980 yılına kadar andlaşma geçerliliğini korumuştur. Bunun yanı sıra geri vermeye dair Türkiye ve ABD’nin beraber taraf olduğu çok taraflı andlaşmaların olmayışı, ABD ile Türkiye arasındaki geri verme uygulamalarının ikili antlaşmalar ve iç hukuk kuralları çerçevesinde yürütülmesi zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Bu noktada ABD ile Türkiye arasındaki geri verme kuralları 1 Ocak 1981’de yürürlüğe giren “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardımlaşma Antlaşması” ile düzenlenmiştir.2 Bu antlaşmanın 2.maddesinin 1.fıkrasının (a) ve (b) bendlerinde geri verme konusu olabilecek suçlar şu şekilde belirtilmiştir:

“a) Bu Anlaşma’ya Ek Liste’de yazılı olsun olmasın, hem Türkiye yasalarına, hem de Birleşik Devletler federal yasalarına göre, asgari haddi bir yılı aşan süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezayı veya daha ağır cezayı gerektiren suçlar,

b) Bu Anlaşma’ya Ek Liste’de yazılı olup hem İsteyen Taraf, hem de İstenilen Taraf yasalarına göre asgari haddi bir yılı aşan bir süre yada daha ağır bir cezayı gerektiren suçlar,”

6706 sayılı Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu ile arasında bir çatışma bulunmayan andlaşmanın bu hükümleri dolayısıyla FETÖ Lideri’nin iadesi bakımından suçlandığı suçların niteliği önem kazanmaktadır. Fetullah Gülen’e ilişkin yargılamalar 5237 sayılı TCK m.309 vd.na ilişkin yargılamalardır ve bu yargılamalarda müebbet hapis cezası talebi söz konusudur. ABD iç hukukunda iadeye ilişkin hususlar ayrıca düzenlenmiştir. Buna göre şiddet suçunun iadeye konu teşkil edeceği belirtilmiştir. Bir kişinin şahsına yahut malına karşı fiziksel güç kullanma yahut buna teşebbüs etme gibi hususların şiddet suçu sayılacağı belirtilmiştir. Fetullah Gülen’in iadesi de anayasal düzeni ihlal, kasten insan öldürme ve türevi suçlar olduğundan ve bu suçlar ABD iç hukukuna göre bir yılı aşkın sürelerde cezayı gerektirdiğinden ABD’nin antlaşmanın 2.maddesine dayanarak Türkiye’nin taleplerini reddedebilme imkanı bulunmamaktadır. Konuya ilişkin esasen tartışılması gereken madde ise antlaşmanın 3. Maddesi 1.fıkrasının (a) bendidir:

“1.Geri verme aşağıdaki hallerde kabul edilemeyecektir:
a) Geri verme istemine konu olan suç, İstenilen Taraf’ça siyasi nitelikte veya böyle bir suçla murtabıt bir suç sayılır ise; veya geri verme isteminin, gerçekte istenen kişiyi siyasi görüşleri nedeniyle kovuşturmak veya cezalandırmak için yapılmış olduğuna İstenilen Taraf’ça kanaat getirilir ise.

Bununla birlikte, bir Devlet Başkanına veya Hükümet Başkanına veya aileleri üyelerinden birine karşı işlenmiş veya işlenmeye teşebbüs edilmiş bir suç, siyasi nitelikte bir suç sayılmayacaktır.”

Bu bend konuyla ilgili olarak siyasal suç kavramını dile getirmektedir. Siyasal suçlar, doktrinde bir görüşe göre devletin siyasal düzeni, hükümetin işleyişini, şeklini, faaliyetlerini ve vatandaşların siyasi haklarını ihlal eden fiillerdir.3 Bir diğer görüşe göre ise siyasi suç, devletin temel varlığına yönelen suçlardır.4 Bugün, geri verme kurallarını içeren iç hukuk düzenlemelerinin birçoğunda siyasal suçların tanımlanması yoluna gidilmemiştir.5 Bununla birlikte geri verme andlaşmalarının ekseriyetinde siyasal suçlardan ötürü geri verme yasağı uygulanmaktadır.6 Bu da siyasal suçlar kavramı noktasında geri verme kurumunun işletilmesinin hukuki kurallar dahilinde gerçekleşmesinden ziyade meselenin siyasi boyutunun kuvvetlenmesine sebep olmaktadır. Ancak bir yandan da siyasi suç kavramının hukuki bir zemine oturtularak bir tanımlama yoluna gitme uğraşısı devam etmektedir. Örneğin; Varşova’da 16 Mayıs 2005 tarihinde imzaya açılan Türkiye’nin 23 Mart 2012 tarihinde onayladığı Avrupa Konseyi Terörle Mücadele Sözleşmesi’nde hangi suçların siyasal suçun istisnasını teşkil edeceği 20.maddesinin 1.fıkrasında şu ifadelerle belirtilmiştir:

“5 ila 7 ve 9. Maddelerde belirtilen suçların hiçbiri, iade ya da karşılıklı adli yardımlaşma bakımından, siyasi suç ya da siyasi bir suçla bağlantılı bir suç ya da siyasi nedenlerden esinlenmiş bir suç olarak kabul edilmeyeceklerdir. Buna göre, bu tür bir suç temelinde yapılan bir iade ya da karşılıklı adli yardımlaşma talebi, salt siyasi bir suçla ilgili olduğu ya da siyasi bir suçla bağlantılı bir suç olduğu ya da siyasi nedenlerden esinlenmiş bir suç olduğu gerekçesiyle reddedilemez.”

Madde metninde belirtilen 5 ila 7. ve 9.maddelerdeki suçlar ise terörizm odaklı suçlardır. Bu suçları işlemiş kimselerin siyasi suçlu sayılamayacağı ve dolayısıyla geri verme kurumuna engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca sözleşme, iadenin talep edilen devlet tarafından reddedildiği hallerde yargılama yükümlülüğü getirmiştir. Yani geri verme talebi geri çevrilmişse bile konuya ilişkin suçtan ötürü bir kovuşturmanın yapılması gerekmektedir. Tüm bunlarla birlikte ABD, sözleşmeye taraf olmadığı için bu sözleşmenin de uygulanabilirliği söz konusu değildir.

Doktrinde siyasal suç kavramı -geri verme yasağının tatbik olunuşunu etkileyecek bir biçimde- genel itibariyle ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan ilki mutlak siyasal suç, diğeri ise nisbi (göreceli) siyasal suçtur. Mutlak siyasal suçta doğrudan siyasal saikle devletin siyasi düzenine karşı işlenen suçlardır.7 Nisbi siyasal suçlarda ise devletin düzenine karşı siyasal saikle işlenen suçlarla birlikte özel kişilerin de zarar görmesi söz konusudur.8 Dolayısıyla nisbi siyasal suçların varlığı halinde geri verme yasağının söz konusu olmayacağı söylenebilir. Zira nisbi siyasal suçlar hakkında uygulanacak bir geri verme yasağı siyasal saikle devlet düzenine karşı işlenen bir suça dair olsa da bireylerin haklarının çiğnenmesi sonucu doğuracaktır ki bu durum da hukukun güvenirliliği ilkesini zedeleyecektir.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası FETÖ liderinin iadesi konusunu da bu bilgiler ışığında değerlendirilecek olursa burada işlenen suçlar nisbi siyasal suç niteliğindedir ve dolayısıyla geri verme yasağına tâbi olmayacaktır. Bu sebeple de Fetullah Gülen ve diğer darbecilerin iadesi talebi hukuken isabetlidir. ABD’nin Türk yetkili makamlarını tatmin edemediği bir diğer husus ise iade isteminde aranan şartlara ilişkindir. Türkiye ile ABD arasındaki andlaşma iade isteminde bulunulabilmesini 7.maddesinin 1.fıkrasında birtakım usuli koşullara bağlanmıştır:

“Hakkında kovuşturma yapılan veya bir suçla itham edilen ve henüz hüküm giymemiş olan bir kişi ile ilgili isteme aşağıdaki belgeler eklenecektir.

a) Bir yargıç veya başka yetkili adli bir görevli tarafından çıkarılmış tutuklama müzekkeresi;

b) Olayın maddi unsurlarına ilişkin bir açıklama;

c) Suç, İstenilen Taraf ülkesinde işlenmiş olsa idi, İstenilen Taraf’ın yasalarına göre, istenen kişinin tutuklanmasını ve mahkemeye sevkini haklı gösterebilecek olan kanıtlar;
d) İstenen kişinin tutuklama müzekkeresinde belirtilen kişi olduğunu gösteren ve varsa, uyrukluğuna ilişkin bilgileri de içeren kanıtlar; ve

e) İsteyen Taraf’ın; suçu tanımlayan, bu suç için öngörülen cezayı belirleyen ve dava veya ceza zamanaşımlarına ilişkin yasaları da dahil olmak üzere suça uygulanabilecek yasaların madde metinleri.”

( c ) bendinde iade için isnat edilen suçun dayandığı delillerin belirli bir ağırlıkta olması şartı arandığı gözlenmektedir. ABD yönetiminin devamlı surette Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi istemini sürüncemede bırakmasına neden olan esasen bu hükümdür. Kontrolsüz bir biçimde iade isteminde bulunulmasının önüne geçmek maksadıyla konulmuş gibi görülen bu hüküm, esasen iade isteminin objektif, normatif birtakım usullere dayanılarak gerçekleştirilmesinin önüne geçmiş, Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi istemini ABD yönetiminin siyasi anlamda insafına bırakmıştır. Zira Türk yetkili makamları tarafından ABD yönetimine iletilen Fetullah Gülen’in şerikliğini kanıtlayan hiçbir bilgi ve belge, tutuklamayı ve iade istemini haklı gösterebilecek nitelikte kabul edilmemektedir. ABD yönetiminin Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi istemine ilişkin tutumunun, hukukilikten uzak ve tamamen siyasi bir tutum olduğu göze çarpmaktadır. 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast timinin başında bulunan Sönmezateş’in savcılıktaki ifadesinde FETÖ’cü olduğunu itiraf ettiği ve suikast timinin başında bulunduğunu söylemesi, Fetullah Gülen’in siyasi suçlu statüsüne sokulmasının önündeki en büyük engeldir. Nitekim iade andlaşmasının 3.maddesinde “Bir Devlet Başkanına veya Hükümet Başkanına veya aileleri üyelerinden birine karşı işlenmiş veya işlenmeye teşebbüs edilmiş bir suç, siyasi nitelikte bir suç sayılmayacaktır.” ifadeleri yer almaktadır. Dolayısıyla Sönmezateş’in ifadeleri Fetullah Gülen’in şerikliğini kanıtlar niteliktedir ve Fetullah Gülen’in siyasi suçlu statüsünde değerlendirilmesi hukuken isabetli olmayacaktır.

  1. Kayıhan İÇEL, Süheyl DONAY, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku, Genel Kısım 1.Kitap, İstanbul, Beta, 1999, s.206.
  2. Sözleşme 20.11.1980 tarihli 17166 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 1 Ocak 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
  3. TEZCAN/ERDEM/ÖNOK. a.g.e., s.201.
  4. Nur CENTEL, Hamide ZAFER, Özlem ÇAKMUT, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 10.bs., İstanbul, Beta, 2017, s.184.
  5. Ahmet ULUTAŞ, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri Işığında Suçluların Geri Verilmesi, Ankara, TBB Yay., Ekim 2012, s.151.
  6. ÖZGEN, a.g.e., s.67 vd.; Naci ŞENSOY, “Siyasi Suçlar”, C. 17, S. 1-2, İstanbul, İÜHFM, 1951, s.54.
  7. Sulhi DÖNMEZER, “Milletlerarası Tedhişçilik”, C. 44, S. 1-4, İstanbul, İÜHFM, 1978, s.57.
  8. Hasan SINAR, “Siyasal Suç Üzerine Bir İnceleme”, C. LVIII, S. 1-2, İstanbul, İÜHFM, 2000, s. 61 vd.

Bir Cevap Yazın