Derleyen: M. Beheşti AYDOĞAN
Bu derleme, ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararı ve akabinde gerçekleşen ve Milletlerarası Hukuk için kayda değer nitelik taşıyan durumları bir araya getirmeyi hedeflemektedir. Derlemede gerekli görülen yerlerde yorumlara da yer verilecektir.
6 Aralık 2017: Trump Hükümeti, 1 Haziran 2017’de Kudüs Elçiliği Kanunu’nu erteleme kararı (waiver) almış olmasına rağmen Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etti ve ABD’nin İsrail Elçiliği’nin Kudüs’e taşınacağını ifade etti. Ancak yine aynı gün Trump Hükümeti, yeni bir erteleme kararı alarak ABD’nin İsrail Elçiliği’nin taşınmasını 6 ay daha erteledi.
6 Aralık 2017: Türkiye, İngiltere, BM Genel Sekreteri, Vatikan ve AB Trump Yönetimi’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve ABD İsrail elçiliğini Kudüs’e taşıma kararını kınadı.
8 Aralık 2017: Suudi Arabistan BM Güvenlik Konseyine Suudi Arabistan Kraliyet Divanının Beyanı’nı iletti.
Suudi Arabistan Kraliyet Divanı (الديوان ا لملكي), beyanda ABD Başkanı Trump’ın kararının hayal kırıklığı yarattığını ve kararın Filistinlilerin BM kararları ve milletlerarası toplum tarafından tanınan haklarına kayıtsız kaldığını dile getirmektedir. Ancak Kraliyet Divanı Beyanı, bu durumun Filistinlerin değişmez ve gayr-i kabil-i tasarruf haklarına halel getirmeyeceğini vurgulamaktadır. Kararla beraber ABD’nin Kudüs konusundaki tarafsız konumundan vazgeçtiğini kabul eden Kraliyet Divanı, ABD’nin bu tavrından vazgeçeceğini ummaktadır.
13 Aralık 2017: İslam İş Birliği Teşkilatı “İstanbul Kudüs İçin Özgürlük Deklarasyonu”
ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e Taşıma Kararı üzerine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı ile olağanüstü olarak toplanan İslam İş Birliği Teşkilatı Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğunu kabul ve ilan etmiştir. Kudüs’ün dini önemi dikkat çeken ibarelere yer veren deklarasyon, İİT Sözleşmesi ve Milletlerarası Hukuk’a olan bağlılığını ifade etmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin 1980’de aldığı 478 nolu, İsrail Meclisi’nin Kudüs’ün statüsünde değişiklik yapmaya yönelik olarak kabul ettiği Kanun-u Esasi’nin Milletlerarası Hukuk’a aykırı olduğunu ve geçersiz olduğu tespit ettiği kararına atıf yapan deklarasyon, Temmuz 2017’de Küdus’te Harem-i Şerif’e yönelik ihlaller karşısındaki Filistin Halkının mücadelesinin müstesna bir barışçıl karakteri haiz olduğunu ifade etmiştir. Deklarasyon ayrıca, Ürdün’ün Kudüs’teki kutsal mekanların koruyucu olduğunu yinelemiş ve İsrail’in işgal altındaki Filistin bölgelerindeki hukuksuz iskan politikasını, kamulaştırma-yıkma faaliyetlerini ve aşırı kuvvet kullanımını kınamıştır. Yine, deklarasyon Gazze’deki kuşatmanın kalkması İİT’nin için elinden geleni yapmaya devam edeceğini ifade etmiştir.
Trump Yönetimi tarafından verilen kararın tarihi, toplumsal ve kültürel gerçeklere ters düştüğünü de vurgulayan deklarasyon, barışın ancak Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’deki işgalin kalkması ve Filistinlerin toplarında rahatça hareket edebilmeleri ile gerçekleşebileceğini ifade etmiştir. Sonuç itibariyle, deklarasyon ABD Hükümeti’nin Kudüs’e dair aldığı kararı kınamış ve İsrail’in Kudüs’ü toplarına katma çabasının asla kabul edilmeyeceğini ifade etmiştir. 1967 sınırları üzerinde Doğu Kudüs’ün başkenti olduğu bağımsız ve egemen bir Filistin devleti fikrinin vazgeçilmez olduğunu ifade etmiştir.
Deklarasyon, İİT’nin Filistin Devleti’ni tanıdığını hususunu yinelemiş ve diğer devletleri de Filistin Devleti’ni ve başkentini Doğu Kudüs’ü olarak tanımaya davet etmiştir.
Deklarasyon ayrıca – Suudi Arabistan Kraliyet Divanı Beyanı ile benzer şekilde – ABD Başkanı Donald Trump’ı kararını gözden geçirmeye davet etmiştir.
15 Aralık 2017: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hiçbir ülkenin Milletlerarası Hukuk’un üstünde olmadığını ifade ederek ABD’nin kararının iptali için BM nezdinde girişimde bulunacaklarını ifade etti. BM Güvenlik Konseyi’nin vetosu halinde, BM Genel Kurulu’nda kararın iptaline uğraşacaklarını söyledi.
16 Aralık 2017: Dönemin BM Güvenlik Konseyi üyesi Mısır, 2016 yılındaki 2334 nolu BM Güvenlik Konseyi kararına benzer bir tasarıyı Güvenlik Konseyi’ne sundu.
Tasarı doğrudan ABD yönetiminin kararına atıf yapmasa da Kudüs-ü Şerif’in karakteri, statüsü ve nüfusu üzerinde değişim yaratmaya yönelik kararların hukuki bir etkisi olmayacağı, geçersiz kabul edileceğini ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak ilga edilmeleri gerektiğini ifade etmesinden hareketle ABD Yönetimi’nin aldığı kararın da tasarının kapsamına girdiği söylenebilir. Tasarı, devletleri Kudüs’te diplomatik temsilcilik açmamaya davet etmektedir. Metinden bu hususun sadece İsrail’le olan ilişkiler için dile getirilmediği, Filistin Devleti ile de kurulacak ilişkileri de kapsadığı zannına kapılınabilir. Ancak buradaki amaç işgalci devlet ile işgal edilmiş topraklarda kurulacak kurumsal bir diplomatik münasebetin işgale meşruiyet atfetme anlamına gelebileceğinden hareketle devletleri böyle bir tavırdan men etmektir. Dolayısıyla – İİT’nin kararı ile de beraber düşünüldüğünde – kastın İsrail ile kurulacak diplomatik ilişkiler için Kudüs’te diplomatik temsilcilik açılmamasına matuf olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki Filistinlilerin üzerinde meşru haklarının bulunduğu topraklarda diğer devletlerle diplomatik ilişkiler kuramayacaklarını söylemek abes olacaktır.
18 Aralık 2017: Dönemin İİT Başkanı Türkiye, BM Güvenlik Konseyi’ne Mısır’ın sunduğu karar tasarısını tamamen desteklediğini ve onayladığını ifade eden bir mektup gönderdi.
18 Aralık 2017: Mısır’ın BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu karar tasarısı ABD tarafından veto edildi. ABD BM Daimi Temsilcisi Haley veto gerekçesini açıkladığı konuşmasında ABD İsrail Elçiliğini Kudüs’e taşıma kararının ABD Hükümeti’nin egemenlik haklarının bir yansıması olarak alındığına vurgu yaptı. Ayrıca ABD’nin Filistinlilere 1994’ten beri yaptığı ekonomik yardımların 5 milyar doları geçtiğine değinerek ABD’nin kararına karşı alınan bu tavrın Filistinlilere zarar verdiğini iddia etti.
Haley konuşmasında ABD’nin 478 nolu BM Güvenlik Konseyi kararında olumlu oy kullanmayışı üzerinden 1980’den beri ABD’nin Kudüs konusunda pozisyonunun değişmediğini iddia etse de o oylamayı ABD’nin ‘veto hakkını kullanmayışı’ üzerinden okumak siyasi olarak daha makul bir okuma olarak gözükmektedir. Zira Mısır’ın tasarısında da atıfta bulunulan 2016’daki 2334 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı da ABD’nin çekimser kalması sayesinde alınmıştı.
19 Aralık 2017: Türkiye ve Yemen, BM Genel Kurulu’na “Kudüs’ün Statüsü” başlıklı bir karar tasarısı sundu. Bu tasarı Mısır’ın BM Güvenlik Kurulu’na sunduğu tasarısının -BM Genel Kurulu’nun ilgili kararlarına atıf yapması ve BM Genel Kurulu’nun oturumu ile ilgili hususa değinmesi dışında- kelimesi kelimesine aynısıdır.
19 Aralık 2017: ABD BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley “Perşembe günü kararımızı eleştirecek bir oylama yapılacak. ABD isimleri not ediyor olacak.” şeklinde yaptığı açıklama ile tehditte bulundu.
21 Aralık 2017: BM Güvenlik Kurulu, BM Güvenlik Konseyi’nden geçmeyen Kudüs tasarısını 35 çekimser oya ve 9 red oyuna karşı 128 kabul oyu ile kabul etmiştir. 21 ülke oylamaya katılmamıştır. Karar Türkiye ve Yemen’in talebi doğrultusunda“Barış için Birleşme” konulu olarak alınmıştır.
24 Aralık 2017: Guatemala Başbakanı, İsrail elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararını açıkladı.
1 Ocak 2018: İsrail Meclisi, işgali altındaki Kudüs’ün statüsünü veya sınırlarında değişime neden olacak kararlarla ilgili 120 kişilik İsrail Meclisi’nin en az 80’inin olumlu oy kullanması gerekliliğini getiren Birleşik Kudüs Kanunu’nu onayladı. Bu kanun müstakil bir kanun olmaktan ziyade aslında Kudüs Hakkında Kanun-u Esasi adlı kanuna değişiklik getirmektedir. Kanunun getirdiği değişikliğe göre hiçbir İsrail hükümeti Knesset’in üçte ikisinin olumlu oyu olmaksızın herhangi bir siyasi yapı ya da yabancı bir egemene birleşik Kudüs’ten bir toprak tesliminde bulunamayacaktır.
Kudüs’ün burada kastedilen hali ile BM kararlarında kastedilen statüsü arasında fark olduğu izahtan varestedir.
2 Ocak 2018: ABD Başkanı Donald Trump, Filistinlerin barışı istemediklerini iddia etti ve bu halde yapılan nakdi yardımların kesilebileceği imasında bulundu.
3 Ocak 2018: Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, İsrail Meclisi’nin Birleşik Kudüs Kanunu’nu Milletlerarası Hukuk’un Kudüs’ü “işgal altında” olarak tanımlayışını yok sayması nedeniyle bir Milletlerarası Hukuk ihlali olarak niteledi.
Zira Milletlerarası İşgal Hukuku esasen işgalin gerçekleştiği andaki vaziyetin korunması esası üzerine bina edilmiştir. Bu bakımdan Ebu Zeyd’in değerlendirmesinin sağlıklı bir yaklaşım olduğu söylenmelidir.
4 Ocak 2018: Türkiye, İsrail Meclisi’nin Birleşik Kudüs Kanunu’nun BM kararlarında geçen Kudüs’ün statüsünde değişiklik yapmama yönündeki iradeye aykırılık teşkil ettiğini ifade etti.
8 Ocak 2018: İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, Filistin Dışişleri Bakanı Riyaz el-Maliki ile Londra’da gerçekleşen görüşmesinde “Kudüs’ün statüsünün Filistinliler ve İsrailliler arasında gerçekleştirilecek çözüm müzakereleri neticesinde tespit edilmesi ve Kudüs’ün Filistinli ve İsraillilerin ortak başkenti olması gerektiğini” ifade etti.
9 Ocak 2018: Singapur Dışişleri Bakanı Vivian Balakrishnan, Singapur’un BM Genel Kurulu’nda Kudüs Kararı’nı destekleyişinin çatışmaların barışçıl yollarla çözülmesi ilkesine dayandığını ifade etti. Ayrıca bu tavır Balakrishnan’a göre Singapor’un Kudüs sorununa dair eskiden beri süregelen yaklaşımı ile uyumludur.